Skip to main content

Aralık 2022

Yazar: 15 Aralık 2022AYDABİR

Merhaba,

Bu ay konumuz yönetim kurullarında görev süresi.

Öncelikle, göreve seçimle gelen bir yönetim kurulunun “ideal” görev süresinin üç yıl olduğunu düşündüğümü belirtmeliyim. 1991 yılında BÜMED Genel Sekreteri olarak üçüncü sektör kariyerime ilk adımlarımı attığımda BÜMED dahil birçok vakıf ve dernekte bu sürenin iki yıl olduğunu hatırlıyorum. Muhtelif vesilelerle söze ve yazıya döktüğüm gibi, genellikle Mart ya da Nisan aylarında seçilen yeni yönetim kurulları -yine genellikle- kolları büyük bir şevkle sıvar, Haziran ayı dahil canla başla çalışır, araya yaz tatilinin girmesi -eğer büyük bir kriz yoksa- tempoyu doğal olarak düşürür, Eylül’de “iş” yeniden başlar ve göz açıp kapayıncaya kadar geçen -ve bütçe tartışmalarında herkesin yıprandığı- kış aylarının ardından üyeler kendilerini ve arkadaşlarını sıkça şu cümleyi kurarken işitir:

“Görev süremizin yarısı ne kadar da çabuk geçti?!”

Üye aday belirlemesinin somut ve şeffaf kriterlerle yapılmadığı, belirlenen adayların kapsamlı mülakatlardan geçirilmediği ve “seçilen / kazanan” yönetim kurulu üyelerinin dört başı mamur bir “oryantasyon” programına alınmadığı durumlarda (yani neredeyse çoğunlukla) bu “hızlı” yılın aynı zamanda “kayıp” bir yıl da olma olasılığı çok yüksektir. Görev süresini iki değil üç yıl olarak tanımlamak yönetim kurulunun etkinliğini ve öz güvenini bariz bir şekilde artırabilir.

Peki üç yıllık kaç dönemi “ideal” olarak tanımlayabiliriz? Bu soruya da cevabım, kurumun daha uzun ya da daha kısa bir döngüyü gerektirecek kendine has kısıtları / sorunları yok ise, iki dönem. Bu “2×3” kuralını yönetim kurulu başkan ve üyelerinin bireysel olarak da uyması gereken bir ilke olarak önerdiğimi de belirteyim. İdeal koşullar altında, kurumsal hafızayı korumak / kurumsal sürekliliği güçlendirmek için, yönetim kurullarının tümüyle değil kısmen değişmesi hedeflenir. 1990’lı yıllarda neredeyse hiç karşılaşmadığımız bu ilkenin bugün birçok vakıf ve dernekte uygulandığını görmek gerçekten mutluluk verici. “Darısı siyasi partilerin başına” diyelim ve devam edelim…

Konumuz hâlâ “görev süresi” ama bu noktada bazı okurları şaşırtacak ve yönetim kurulunun değil, üst düzey yöneticinin görev süresinden bahsedeceğim.

Yine çeşitli vesilelerle yazdığım / bahsettiğim gibi vakıf ve derneklerin Genel Müdürleri / Genel Sekreterlerinin çok uzun süre aynı görevi yapmalarının çeşitli -ve bazen çok ciddi- sıkıntılar doğurabileceğini biliyorum. Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürlüğünü neredeyse 24 yıl sürdürmüş birisinin bu yorumu yapması size ilginç gelebilir; bu şahsi ve “aykırı” örneği çok derinleştirmeden “Aile Vakıflarını” bu kapsamda değerlendirmediğimi belirteyim. Belki başka bir Aydabir’de bu konuyu da ele alırım.

Yönetim Kurulunun “mütevelliler” veya “Genel Kurul” gibi geniş bir havuzdan seçildiği, kurumun faaliyet alanının özellikle profesyonel kadro seviyesinde önemli bir “uzmanlık” gerektirdiği, ilgili yasal mevzuatın karmaşık, sıkça değişen bir yapıda olduğu vakıf ve derneklerdeki tepe yöneticiler belirli bir sürenin sonunda her profesyonelin içten içe arzuladığı “vazgeçilmezlik” mertebesine erişebiliyor. Profesyonel yöneticinin artan “karizması” derinlemesine bir performans değerlendirmesini güçleştirebiliyor, küçük sorunlar halının altına süpürülebiliyor, ta ki yönetim kurulunun artık görmezden gelemeyeceği bir kriz patlayıncaya kadar…

“Sayın Başkan, Değersiz Üyeler” kitabımda da bu konuya değinmiş, özellikle üyeleri geniş bir coğrafyaya -mesela Avrupa- yayılmış sektörel ya da mesleki kuruluşların biraz da kaçınılmaz bir şekilde ipleri tam anlamıyla profesyonel yöneticilerinin ellerine bırakabildiklerini söylemiştim. Yanlış anlaşılma riskini ortadan kaldırmak için hemen belirteyim: Kurumun faaliyetleri ve profesyonel kadronun yönetilmesi söz konusu olduğunda ipler zaten, kayıtsız şartsız, tepe yöneticinin elinde olmalı. Ancak yönetim kurulunun asli vazifesi, yani “kuruma gerçek sahipleri adına sahip çıkmak” perspektifi doğrultusunda tepe yöneticinin performansının izlenmesi, özellikle de “Kısıtlar” konusuna özen gösterilmesi şart. Bunu yapabilmenin bir yöntemi yönetim kurulunda olduğu gibi, profesyonel tepe yönetici için de bir “dönem” tanımlamak. Bu kez biraz daha cömert (!) davranacak ve yukarıda tarif ettiğim türden kurumların profesyonel yöneticileri için dörder ya da beşer yıllık iki dönemin uygun olacağını söyleyeceğim.

Yeni yılın ilk ayında görüşmek üzere, hoşça kalın.