Skip to main content

Ekim 2023

Yazar: 15 Ekim 2023AYDABİR

Merhaba,

Bu yazıya bir itirafla başlayayım: İlkeli Temsil ya da Yönetişim konusunda -tekrara düşmeden- her ay bir yazı yazmak o kadar da kolay değilmiş.

Öte yandan bu “disiplin” biz görsek de görmesek de hayatlarımızı bazen doğrudan, bazen dolaylı, ama çoğunlukla derinden etkileyebiliyor. Bu yılın Mayıs yazısında politikadan bahsetmiş ve kendileri demokratik olmayan siyasi partilerden demokrasi beklemenin safdillilikle eşdeğer olduğunu iddia etmiştim. Hâlâ aynı fikirdeyim. Bu yazıda aynı konuya -çok değerli, genç bir akademisyenin de kulağını çınlatarak- başka bir açıdan bakmak istiyorum.

“Particiliğe” olmasa da “Dernekçiliğe” biraz bulaştıysanız “Çarşaf Liste” / “Blok Liste” kavgalarına da aşinasınız demektir. Bu tanımları yeni duyanlar -ya da daha önce duymasına rağmen ne olduğunu merak etmeyenler- için kısa bir açıklama yapayım: Kalabalık bir grubun içerisinden seçim yoluyla küçük bir grup -mesela 5 üyeli bir komite- oluşturacaksınız. Bunun en yaygın yöntemi her “seçmenin” aday olanlar ya da aday gösterilenler arasından kendi 5 kişilik “ideal” komitesini yapması ve sonuçta en çok oyu alan 5 kişinin -bir nevi “ortak ideal” komite olarak- seçilmesi. İşte bu yönteme “Çarşaf Liste” diyoruz. Bu adlandırmanın nereden geldiğini / çıktığını merak etsem de araştırmaya üşendim.

“Blok Liste” yönteminde ise “ben bu işi kendi ekibimle yapmak istiyorum” diyen en az iki “rakip grup” mücadele ediyor olmalı. Bu gruplar temelde “Beni seçeceksen bir bütün olarak seç” diyorlar; gerekçeleri de birbirini tanıyan, aynı düşüncede olan, ahenkli çalışabilecek kişilerden oluşan organların daha etkin olabilecekleri. Bu gerekçenin iki tarafı da keskin bir bıçağa benzediğini birazdan göreceğiz.

Konuyu sulandırmak pahasına “Listeyi Delmek” kavramından da bahsedelim. Seçimi kazanması neredeyse kesin olan grubun “Blok Liste” talebine şu ya da bu nedenden itibar etmeyen “hâzırun” “Çarşaf Liste” yönünde karar verir ve bu genel oylama sonucunda da “rakip listeden” biri ya da birileri söz konusu organa / komiteye seçilirse “liste delinmiş” oluyor.

Gelelim girişte bahsettiğim kıymetli akademisyene: Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi mezunu olan Aytuğ Şaşmaz’ın doktora derecesi Harvard’dan. Kitap olarak yayınlanmasını dört gözle beklediğim tezinin konusu “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki Seküler Siyasi Partilerin 2010’lu Yıllar Sonrasındaki Seçim Zafiyetleri”. Sevgili Aytuğ’un 2 Temmuz 2023 Pazar günü Medyascope’ta yayınlanan yazısının başlığı “Kılıçdaroğlunun liderliği CHP örgütünde dönüşümü nasıl etkiledi?”. Okumanızı hararetle tavsiye edeceğim bu yazıdan uzunca bir alıntı yapmama lütfen izin verin:

“CHP’de Büyük Kurultay ile nihayete eren seçim sürecinin yerel düzeydeki aşamaları şöyle gerçekleşiyor: Önce mahalle düzeyinde yapılan seçimlerde ilçe kongresi için delegeler seçiliyor. Mahallelerde en fazla kişiyi üye yapmış kişilerin önderliğindeki “ekip”ler, ilçe delegesi listelerini yarıştırıyorlar. Bu yarışlarda blok liste yöntemi uygulanıyor. Her mahallede en çok oyu alan liste, blok halinde ilçe delegesi oluyor. Her listenin aldığı oy oranında delege çıkardığı nispi temsil sistemi uygulanmıyor. Oysaki nispi temsil çok daha demokratik ve çoğulcu sonuçlar verirdi. İlçe kongresi sürecine gelindiğinde bu ekipler, adına “yapı” denen iki ya da üç ittifak halinde birleşiyor. İlçe kongresinde genellikle iki yapı, ilçe yönetimini ve il delegelerini kontrol etmek için kıyasıya bir yarışa giriyor. İlçe kongresinde de genellikle blok liste yöntemiyle ilçe yönetimi ve il delegeleri tek bir listeden seçiliyor. 

Nispi temsile değil de blok listelere öncelik veren bu garip sistemin parti içi örgütsel kenetlenmeyi yakından ilgilendiren bir sonucu var. Ekipler, yapıları kurarken kazanabilecek en küçük ittifakı kurmaya çalışıyorlar. Çünkü parti içi kaynakları (yani kurultay delegeleri, ilçe ve ildeki yönetim ve adaylar gibi pozisyonları) olabilecek en küçük sayıda ekiple paylaşmak istiyorlar. Bu nedenle, CHP’nin ilçe kongreleri “yapı” denen bu küçük ittifaklar arasında gergin ve kıran kırana geçiyor. Her ilçede 400 civarında üyenin oy kullandığı seçimler, genellikle 10’un altındaki bir oy farkıyla sonuçlanıyor. Bu gergin kongrelerin sonucunda da ilçe parti örgütünün yarısı, bir sonraki parti içi seçime kadar partiye resmen küsüyor.”

İlginç değil mi? Konuya İlkeli Temsil merceğinden bakarsak “söz sahiplerinin” veya onları temsil eden kişilerin çok önemli bir bölümünü istikrarlı bir şekilde kızgın ve kırgın bırakan bir sistemin performansı hakkında da herhalde bir fikrimiz oluşur. Neydi yönetim kurulları -veya herhangi bir yönetim organı için- Carver’ın dilimize pelesenk olmuş görev tanımı: “Kuruma söz sahipleri adına sahip çıkmak”.

En alt seviyeden -yani mahallelerden- başlayarak, kıra döke yukarıya çıktığınız bir yönetişim yapısında en tepeye ulaştığınızda başarılı olma / kuruma asıl sahipleri adına sahip çıkma şansınız var mı? Bence yok. Sizce?

Kasım ayında görüşmek üzere.