Skip to main content

Mart 2023

Yazar: 17 Mart 2023AYDABİR

Merhaba,

Bu ay konumuz insan kaynakları.

Yıllardır bir STK için “ideal” insan kaynağının iki boyutu olması gerektiğini söyler dururum:

  1. Profesyonel Gönüllüler
  2. Gönüllü Profesyoneller

Ne demek istiyorum? Önce gönüllülerden başlayalım. Bir kurum için “gönüllü” olarak çalışmak demek hepimizin çok iyi bildiği gibi istediğimiz zaman, istediğimiz şekilde ve istediğimiz kadar çalışmak anlamına gelmiyor, gelmemeli… Tesir İddiası’na inandığımız / gönül verdiğimiz bir kuruma gönüllü olarak vakit ayırıyorsak kurumun da bizim bu desteğimizi / sözümüzü dikkate alarak planlama yapacağını, yani gönüllü görevimizi aksatmamızın birçok açıdan sıkıntı yaratabileceğini unutmamamız lazım.

Bir başka deyişle, her ne kadar “gönüllü” olsak da sanki “profesyonel” bir iş akdi yapmışız gibi hissetmemiz / davranmamız lazım. Bunun gerçekleşmesi için her iki tarafa da iş düşüyor. Kurumun “Gönüllü Yönetim Sistemi” veya benzeri bir altyapısının çalışılmış, denenmiş ve tecrübelerden ders alarak güncellenmiş olması çok kritik. Neden gönüllüye ihtiyaç var? Hangi nitelikte? Ne büyüklükte bir gönüllü kadrosu olmazsa olmaz? Gönüllülerimizi nasıl motive edeceğiz, nasıl “onurlandıracağız”? Profesyonel kadro böyle bir gönüllü ekiple çalışmaya hazır mı?

Yukarıdaki listeye daha birçok soru eklemek mümkün; geniş bir gönüllü teşkilatı olan vakıf ya da derneklerde çalışan arkadaşlarım çok iyi bilirler. Bu noktada gönüllü teşkilatının yalnızca “sahada” çalışan kişilerden oluşmadığını, yönetim kurullarının da -neredeyse her zaman- gönüllü olarak çalıştığını tekrar hatırlayalım. Gençlerle çalışan bir vakıf ya da dernekte haftada 4-5 saat gönüllü mentorluk yapan bir kişiyle kurumun yönetim kurulu üyelerinin hem ortak sorumlulukları hem de ortak beklentileri olacaktır. Kurumun her seviyedeki gönüllü çalışanıyla kuracağı sağlıklı ve sistematik ilişki kolektif başarının çok önemli bir ön koşuludur.

Gelelim profesyonellere… Yine her fırsatta söylediğim gibi üçüncü sektör çalışanlarının kurumlarıyla kurdukları gönül bağının -çoğunlukla- farklı bir seviyede olduğunu biliyoruz. İklim değişikliği konusunda duyarsız bir vatandaş bir çevre koruma derneğinde başarılı bir profesyonel olarak çalışabilir mi? Bir insan hakları vakfının yöneticisi faaliyet alanına yalnızca bir “iş” olarak bakıyor mudur?

Çok iyi bildiğimiz gibi STK çalışanları için “davaya inanmak” en az çalışma koşulları kadar önemli. Benim “gönüllü profesyonel” olarak adlandırdığım bu geniş insan gücünün iyi niyeti ne yazık ki tam da bu nedenden ötürü bazen suistimal edilebiliyor. Bu arkadaşlarımızdan daha fazla özveri bekleniyor. Özel sektörde benzeri yoğunlukta çalışan ve benzeri eğitime / yetkinliklere sahip arkadaşlarından daha az maaş almaları doğal karşılanıyor. Bunun üzerine zaman zaman çok da “profesyonel” olmayan bazı gönüllülerin baskısı eklenebiliyor.

Bir süre önce büyük bir STK’nın yönetim kurulu başkanlığını yapan bir arkadaşımla dertleştik. Arkadaşımın -birçok diğer sıkıntı yanında- önemli bir derdi yönetim kurulu üyelerinin profesyonel kadroya karşı zaman zaman nezaket sınırlarını aşan ve neredeyse her zaman “üstten bakan” tavır ve yaklaşımlarıydı. Maalesef sıkça karşılaştığımız bu durum kriz ortamlarında daha da derinleşebiliyor, sertleşebiliyor. Bir tarafta kendisinin neden olmadığını düşündüğü bir krizle boğuşan yönetim kurulu üyeleri, diğer tarafta önümüzdeki ayın kirasını nasıl ödeyeceğini, veya İstanbul’da artık çok sık örneklerini gördüğümüz gibi, ev sahibi ile ihtilafını nasıl çözeceğini kara kara düşünen STK çalışanı…

Yazının girişinde “ideal” olarak tanımladığım Profesyonel Gönüllü / Gönüllü Profesyonel formülü eğer iki grup da uç noktalara giderse sıkıntı da yaratabiliyor. Ben yönetim kurulu üyesi olarak sorumluluklarımı çok ciddiye alıyorum, canla başla çalışıyorum, zaman ayırıyorum ve aynı heyecanı / özveriyi profesyonel kadroda görmüyorum, ya da görmediğimi düşünüyorum. Bir STK çalışanı ise her türlü sıkıntıya göğüs gererek sürdürdüğü çalışmalarının yönetim kurulu tarafından anlaşılmadığını, yeterince takdir edilmediğini, yönetim kurulunun “konudan bihaber” olduğunu düşünüyor.

Bu ve benzeri sıkıntıları aşmak için mucizevi formüller, yöntemler yok. Ancak hazırlıklı, dürüst, yapıcı olmak ve iletişim kanallarını her zaman açık tutmak çok önemli.

Sivil toplum memleketimizin ve gezegenimizin geleceği için hayati bir önem taşıyor. Profesyonel Gönüllüler veya Gönüllü Profesyoneller olarak sorumluluğumuz büyük.

Nisan ayında görüşmek üzere…