Skip to main content

Nisan 2023

Yazar: 23 Nisan 2023AYDABİR

Merhaba,

Bu ay konumuz dernek ve vakıfların “Anayasaları”; yani “Tüzükler” ve “Resmi Senetler”.

1995 yılı yazında The Fund Raising School’un temel “Kaynak Yaratma” eğitimine katılıp geri döndükten hemen sonra birçok vakıf ve dernekten ardı ardına konuşma davetleri almaya başlamıştım. Hep söylediğim gibi bu davetler sayesinde öğrettiğimden / öğretebildiğimden çok daha fazlasını öğrenme şansını yakaladım. Konuşma yapmaya gitmeden önce beni davet eden kurumun resmi senet ve tüzüğünü, varsa faaliyet raporunu ve benimle paylaşmak isteyebilecekleri başka belge veya raporları mutlaka ister ve “dersime çalışırdım”.

Resmi senet ve tüzükleri nadiren keyifle, çoğunlukla sıkılarak okur ve neredeyse her zaman aynı konulara şaşırmaktan kendimi alamazdım: Aşırı geniş / iddialı yazılmış, içine her şeyin tıkıştırıldığı “Amaç” maddeleri; aynı şekilde kaleme alınmış, “Aman bir şey unutmayalım, başımıza dert açılmasın” korkusuyla şiştikçe şişmiş “Faaliyetler” maddeleri; senet ya da tüzüğü hazırlayan uzmanın (!) faydalandığı (!) bir ya da birkaç benzeri kurumun ilgili metinlerinden aynen alınmış standart “Organlar”; ve maalesef çok ama çok kötü bir Türkçe…

Yıllar önce, mezunu olduğum Kabataş Erkek Lisesi’nin Mezunlar Derneği’nin Beşiktaş Spor Kulübü ile kurmayı planladığı -ve benim “Yapmayın” uyarımı tabii ki kale almayıp kurdukları- yeni bir vakfın taslak resmi senedi üzerine eleştirilerimi paylaşıp sonunda da şöyle demiştim: “Bu resmi senedi bu haliyle kullanırsanız başta sevgili Oktay (Tuncer) hocamız, okulumuzun gelmiş geçmiş tüm kıymetli Edebiyat hocalarına çok ayıp etmiş olursunuz!” Tahmin edeceğiniz gibi bu uyarım da dikkate alınmadı…

Resmi senetler veya tüzükler gökten zembille inmez; değiştirilebilirler, düzeltilebilirler, eleştirilebilirler… Ancak hem içerik hem de dil açısından yalın / düzgün / tutarlı olmalarını beklemek en doğal hakkımız. Yakın zamanda -ismini vermek istemediğim- bir diğer vakfın resmi senedi üzerinde bir çalışma yaptık; aynı sorunlar, birbiriyle çelişen maddeler, açık olmayan hükümler… Kurumunuzun temelini oluşturan “anayasa” bu haldeyse sorunlardan, tartışmalardan hatta -zaman zaman- kavgalı / gürültülü genel kurullardan başınızı kurtaramazsınız.

Peki, çözüm ne? Öncelikle “ehem” ve “mühim”i birbirinden ayırmamız lazım. Vakıf ya da derneğinizin amacını olabilecek en yalın / saf / damıtılmış bir şekilde yazın. Hep söylediğim gibi, standart “Misyon / Vizyon” tuzağına düşmeyin; dilerseniz “Tesir İddiası” konulu (Kasım 2022) Aydabir yazıma göz atın.

“Az mı Gittik, Uz mu Gittik?” kitabımda (sayfa 74-75) konuyla ilgili bir örnek vermiştim; İstanbul Trafik Vakfı’nın “ibretlik” Amaç maddesini ve benim yorumlarımı okuyarak eğlenebilirsiniz, tavsiye ederim.

Faaliyetlerinizi “aman dışarıda bir şey kalmasın” duygusu / paniğiyle değil, kurumun yapabilecekleri konusunda “temkinli bir iyimserlikle” kaleme alın. Esas faaliyetler dışındaki yasal konuları (ticari işlemler vb.) hukukçunuza danışarak belirleyin.

“Yönetim Organları”nı belirlerken de kıstasınız “Az / Öz” olsun. Her fırsatta söylediğim gibi, yasal olarak zorunlu olmayan organları (vakıflarda Mütevelli Heyet, Denetim Kurulu veya Danışma Kurulu; derneklerde Disiplin Kurulu veya Danışma Kurulu gibi…) oluştururken on kez düşünün. Yukarıda verdiğim örneklerden “Danışma” ya da “Denetim” konularını önemsemediğim sonucu çıkmasın, aksine… Bir organı senet ya da tüzüğünüzde yer aldığı için oluşturmanız çalışacağı anlamına gelmiyor. Denetimi işin ehline, bağımsız denetim kuruluşlarına bırakın; “danışma” işini de gerektiğinde, doğru kişilerle birlikte gerçekleştirin.

En çok zamanı Yönetim Kurulunuzun nasıl oluşacağı / yenileneceği / sürdürülebilir olacağı konusunda harcayın. Dernekler üyelerden oluştuğu için genel kurullar hem seçmen hem de seçilen ihtiyacını karşılıyor. Mütevelli heyeti olan vakıfları da -bu organın genellikle neden olduğu diğer sıkıntıları unutmadan- aynı kategoride değerlendirebiliriz. Peki bir “Aile Vakfında” ideal yönetişim sistemi nasıl olmalı? Ya da, en yakın üç arkadaşınızla bir araya gelerek kurduğunuz vakfın sizlerden sonra da yaşamasını nasıl temin edeceksiniz?

Bu son konu ayrı bir yazıyı hak ediyor. Yakında, umarım… Ancak “dil” konusunda son uyarımı yapayım: Mutlaka ama mutlaka resmi senet ya da tüzük taslağınız yetkin bir “düzeltmen”in kontrolünden geçsin, pişman olmayacaksınız…

Mayıs ayında görüşmek üzere…