Skip to main content

Şubat 2024

Yazar: 17 Şubat 2024AYDABİR

Merhaba,

Bu ay konumuz, daha doğrusu sorumuz şu: Eski CEO’nuzdan iyi bir yönetim kurulu üyesi olur mu?

Yanıtlayalım: Olabilir… Ancak olmasa daha iyi olur…

1997 yılı ocak ayında BÜMED Yönetim Kurulu’na Genel Sekreterlik görevimi bırakacağımı açıkladım. Bir sonraki seçimlerde aday olacak ekip, ki çoğu mevcut yönetim kurulunda da üye olarak görev alıyordu, beni de aralarında görmek istediklerini söyledi. Doğal olarak gururumu okşayan bu teklife, henüz yönetişim konusundaki bilgimin / tecrübemin oldukça sınırla olmasına karşın, olumsuz yanıt vermiştim. “Bana Yönetim Kurulu’nu Söyle…” kitabımda da yer verdiğim gerekçe şuydu:

“Altı yıl boyunca profesyonel olarak Derneği yönettim. Bu süre içerisinde iyi yaptığım şeyler olduğu gibi yapamadığım veya yapmak istemediğim faaliyetler de oldu. Benim yerime gelecek yönetici, eğer doğru seçimse, doğal olarak bu tür önemli eksikliklere öncelik verecek ve bu süreçte de eski dönemle ilgili bazı eleştiri ve saptamaların yönetim kurulunda tartışılması gerekecek. Sorum şu: Ben bir yönetim kurulu üyesi iken bu tartışmalar nasıl sağlıklı bir şekilde yapılabilir?”

2016 yılında hazırladığım “Vehbi Koç Vakfı ve Bağlı Kuruluşlar Yönetişim Rehberi”nin Profesyonel Yönetici maddesinde, yıllar önce içgüdüsel olarak uygun görmediğim bu durumu şu şekilde kayda geçirdim:

“Kurumların profesyonel yöneticileri yönetim kurullarında ‘ex-officio’ olarak görev yapabilirler. Görevinden ayrılan veya emekli olan bir yöneticinin en az üç yıl geçmeden kendi kurumunun yönetim kurulunda üyelik yapmaması esastır.”

2020 yılında Koç Ailesi’nin bana yaptığı “Yönetim Kurulu’na katıl” teklifine de yukarıdaki kurala dayanarak -nazikçe- olumsuz bir yanıt verdim.

1997’de öne sürdüğüm, 2016’da kurallaştırdığım, 2020 yılında da yeniden kullandığım bu argümana bugüne değin bir-iki eski kafalı yönetici dışında kimsenin karşı çıktığını görmedim. Zaman içerisinde uluslararası birçok kuruluşun bu kuralı uyguladığını gördüm ve mutlu oldum. Yanılmıyorsam, bizdeki SPK’ya karşılık gelen Amerika Birleşik Devletleri’nin SEC (Securities and Exchange Commission) adını taşıyan organizasyonu halka açık şirketlerde görevinden ayrılan CEO’nun yönetim kuruluna girmesini net bir şekilde yasaklıyor.

Bütün bu örneklere rağmen hâlâ birçok kurum eski yöneticisine yönetim kurulu üyesi olarak görev vermekten mutlu oluyor. Daha çok şirketlerde karşılaştığımız bu durumun görebildiğim kadarıyla farklı nedenleri var: Eski yönetici için bir “yumuşak iniş” hazırlamak, yeni yönetici için ilave bir “denetim” seviyesi oluşturmak, kurumsal hafızayı korumak gibi… Ülkemizde bazı kurumlarda (örneğin İş Bankası) Genel Müdürün bu görevini devredip Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendiğini dahi görebiliyoruz.

Konuya bir de İlkeli Temsil açısından bakalım: Geçmiş Aydabir’lerde İlkeli Temsil Stili’nden bahsetmiş olmalıyım. Carver’ın Policy Governance metodolojisini uygulayan birçok kurum gibi biz de TÜSEV’de “stilimizi” aşağıdaki gibi tanımlıyor ve bu stile uygun bir yönetişim performansı sergilemeye çalışıyoruz:

“Temsilciler Kurulu, yasalara ve Resmi Senede uygun ve “içeriye” değil, “dışarıya” bakan; farklı görüşlerin tartışılmasını cesaretlendiren; yönetsel detaylarda boğulmayıp stratejik liderliğe önem veren; kendisi ve Genel Sekreter arasındaki yetki ve sorumluluk paylaşımını açıkça tanımlayan; bireysel değil müşterek kararlara dayanan; geçmiş ya da bugünden ziyade gelecekle ilgilenen;“reaktif” değil, “proaktif” bir İlkeli Temsil stili benimseyecektir.”

Geçmiş profesyonel yöneticinizi yönetim kurulu üyesi olarak “devşirdiğinizde” yukarıda tarif edilen tarzda bir organ olmanız sizce kolaylaşır mı, zorlaşır mı? Kuruma her yönüyle hâkim, yönetim kurulu üyeliğiyle onurlandırıldığına göre perfomansı / diğer üyelerle ilişkisi iyi de iyi bir yönetici birdenbire bu ceketini bırakıp “dışarıya bakan, stratejik liderliğe önem veren” bir üye olabilir mi? Yoksa zaten çok iyi bildiği işi yapmaya devam etmek mi ister?

Benim cevabımı biliyorsunuz…. Peki ya sizin fikriniz?

Mart ayında görüşmek üzere…