Skip to main content

Eylül 2022

Yazar: 12 Eylül 2022AYDABİR

Merhaba,

Bu Aydabir’e “sadık” okurlarımdan özür dileyerek başlıyorum: Her ne kadar Temmuz yazısında “Ağustos’ta görüşürüz” desem de yaz koşuşturması bu buluşmaya engel oldu. Sanırım, yazıları yazan ve kuralları koyan kişi sıfatıyla, sizlere yılda on iki değil, on bir adet Aydabir sunacağımı bu vesileyle bildirmemde fayda var.

Özür faslı bittiğine göre konuya geçebiliriz. Eylül ayı okul ayı… Öyle değil mi? Uzun yıllar “Kurucu Temsilcisi” ve “Vakıf Genel Müdürü” sıfatıyla ülkemizin önemli özel okullarından birisine hizmet etmiş bir kişi olarak bu konuda “ahkâm kesecek” kadar değilse de bir-iki çift laf edecek kadar tecrübe biriktirdiğimi söyleyebilirim. Özel okullar gerek adet gerekse toplam kapasite açısından ülkemizdeki eğitim sektörünün oldukça küçük bir bölümünü temsil etseler de kökleri, potansiyelleri ve “örnek teşkil etme” nitelikleri açısından her zaman önemli tartışmaların odağında olabiliyorlar. Bizim odağımızdaki esas konu da “İlkeli Temsil” olduğu için bu yazıda okullara, daha doğrusu özel okullara, yönetişim ve “söz sahipliği” açısından bakacağım.

Bu konuda kısa da olsa bir değerlendirme yapabilmek için ülkemizdeki özel okulları basitçe sınıflandırmak lazım. Bunun en kolay yöntemi -bence- Yabancı Okullar, Vakıf Okulları ve Şirket Okullar sınıflandırması. Tabii bazı durumlarda yabancı okullarla vakıf okullarının iç içe girdiğini (SEV / Sağlık Eğitim Vakfı okulları ile Üsküdar / Tarsus / İzmir Amerikan Liseleri gibi.); vakıf okullarının kendi içinde “Aile Vakfı Okulları” – “Mezun Vakfı Okulları” olarak ayrılabileceğini (Örneğin Koç Okulu ve ALEV Okulları.); şirket okullarını ise -yine bence- “Gelenek Okulları” ve “Ticari Eğitim İşletmeleri” başlıkları altında değerlendirebileceğimizi (Birinciye Sezin Okulu’nu örnek gösterebilirim. Müsaade ederseniz ikinci kategori için isim zikretmeyeyim.) belirtmeliyim. Tabii ülkemizde bu kategorilere tam anlamıyla uymayan birçok başka kurum olduğu da bir gerçek (örneğin TEVİTÖL).

“Söz Sahipliği” kavramını hatırlayanlar John Carver’ın “Legal Ownership / Moral Ownership” tanımlarını benim Türkçede “Yasal Sahipler / Asal Sahipler” olarak kullandığımı da anımsayacaklardır. Yukarıdaki sınıflandırma bize bu kurumların “Söz sahipleri”nin kimler olduğu konusunda da ışık tutuyor. Her zaman olduğu gibi “Yasal Sahiplik” konusu daha kolay: Şirketin hissedarları, vakfın mütevellileri… Eğitim kurumlarında “Asal Sahipler” olarak mezunlara öncelik verdiğimi artık biliyor olmalısınız. Özellikle köklü eğitim kurumlarında bu grubun “potansiyel” ağırlığını yadsıyamayız.

Peki ülkemizdeki özel okullar yasal ve asal sahipleriyle ne sıklıkta ve ne derinlikte ilişki kuruyor? Bu okulların yönetim kurulları asli vazifelerinin kurumlarının gerçek sahipleriyle düzenli ve kaliteli bir iletişimin sağlanması olduğunu biliyor mu? Öncelikli asal sahip statüsündeki mezunların kurumla ilgili -olumlu ya da olumsuz- her türlü gelişmeden haberdar olması ve bu sayede geri bildirimlerinin sağlıklı / güncel veriye dayanabilmesi sağlanıyor mu? Aile vakıflarında tüm aile bireylerinin okullarıyla ilgili öncelikler / sorunlar / çözümler konusunda aynı sayfada olması sağlanabiliyor mu? Yoksa yönetim kurulu toplantıları bütçe tartışmaları / veli şikayetleri / veriye dayanmayan kıyaslama tartışmalarıyla mı geçiyor?

Bireysel tecrübeme dayanarak, özel okulların yönetim kurumlarının “yönetim / yönetişim” ayrımı konusunda çoğunlukla ciddi bir kafa karışıklığı içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Bunun birçok nedeni var ve yalnızca en önemlileri dahi başlı başına ayrı bir yazıda ele alınabilir. Ülkemizdeki birçok özel okulda işini ciddiye alan, kuruma kendisini adamış güçlü yönetim kurulları var. Keşke profesyonel yöneticisine -ve onun ekibine- kurumun söz sahipleriyle nitelikli iletişim sonucunda netleşmiş bir hedef (“Tesir İddiası”) veren, bu hedefe ulaşmak için işe yarayacak olsa da hangi şeyleri yapamayacağını (“Kısıtlar”) açıkça ifade eden, kendi süreçlerini (“İlkeli temsil Süreci” ve “Yetki Devri”) tanımlayıp sürekli gözden geçiren ve tüm bu başlıklar altındaki performansı sistematik bir şekilde yakından “izleyen” yönetim kurullarının sayısını artırabilsek.

Umarım 2022-23 başta çocuklarımız hepimiz için mutlu ve verimli bir eğitim / öğretim yılı olur.

Ekim ayında görüşmek üzere.